23 Haziran 2009 Salı

Mersin nükleer çöplük olmasın

Mersin ile Sinop arasında gidip gelen nükleer enerji santrali yapımı Sinoplular ve Sinoplulara destek veren diğer nükleer karşıtı insanların lobi faaliyetleri ile ibre tekrar Mersine döndü.
Kısacası kurban Mersin seçildi.

Batının artık terk etmeye başladığı geri ve tehlikeli teknolojiyi neden ülkemizde kuruyoruz? Açıkçası bu sorunun cevabı çok net değil. Üstelik önümüzde Çernobil örneği hala kalıcı etkileri ile duruyorken.

Bu noktada konu ile ilgili Adil Okay’ın bir yazısından kısa bir alıntıyı aktarmayı faydalı buluyorum.

“Greenpeace örgütü başkanı Dr. Thilo Bode, nükleer endüstrinin Türkiye üzerinde büyük bir baskı kurduğuna dikkat çekerek, nükleer santral yapılması halinde bunun bedelinin ağır ödeneceğini bildirdi. Pek çok ülkenin nükleer santrallerden vazgeçmeye başladığı bir dönemde Türkiye’nin nükleer enerji planlarının kabul edilemez olduğunu söyleyen Bode, İsveç’in nükleer santrallerden vazgeçtiğini, İtalya’da yeni santral yapımlarının dondurulduğunu, Fransa’da nükleer santralsiz bir gelecek tartışmasının sürdüğünü hatırlattı. Türkiye’nin geleceğin enerjisini satın aldığını düşünürken, aslında geçmişin teknolojisini satın aldığını vurguladı. Türk hükümetinin bu politikayla taş devrine döneceğini belirterek, GREENPEACE ‘nin enerji politikasının nükleer enerjiye ve fosil yakıtlara dayanmayan politikalar olduğunu ifade etti.( Temel Demirer)”

Hükümet olayı sadece enerji politikası ile açıklamaya çalışıyor. Oysa nükleer santralin çevreye vereceği tahribatı ya hesap etmiyor ya da görmezden geliyor. Çernobil’in etkileri hala sürerken, Karadeniz bölgesinde bile kanser vakaları hala artarak devam ederken hükümetin sergilediği her iki durumunda mantıklı bir açıklaması olmadığını hepimiz biliyoruz.

Türkiye bulunduğu coğrafi boyutun özelliklerini iyi değerlendirmelidir. Bu anlamda rüzgar enerjisinden faydalanmak neden kimsenin aklına gelmiyor? Belki de geliyor ama uluslar arası sermaye ve kapitalizm birçok değerlerimizin kullanılmasına nasıl izin vermiyorsa buna da izin vermiyordur, kim bilir?

Aksi takdirde neredeyse tüm dünyada yenileri yapılmayan ve vazgeçilen bir proje olan nükleer enerji santrallerinin yapımı neden Türkiye’de çok ciddi bir projeymiş gibi, Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılayacakmış gibi tartışılsın ve kabullenilsin? Kesin bir dille belirtmek isterim ki, bu işin arkasında uluslar arası sermaye vardır.

Konu sadece vazgeçilmiş bir eski teknolojik yatırım değildir. Çok boyutlu tartışılması gereken ve nükleer atıkların binlerce yıl yok edilemediği bir ölü teknolojiden bahsediyoruz.

Bu atıklar sahillerimizin katili olacaktır. İnsanlarımızın her geçen gün ölmesine yol açacaktır. Bu santral Mersin ve civarındaki milyonlarca insan ve doğa için bir tehlike teşkil etmektedir. Kaldı ki Mersin, nesli gün be gün tükenmekte olan Caretta-Carettaların yaşam alanlarından birisidir.

Denize kıyısı olan bir ülke için turizm bacasız sanayi demektir. Mersini görenler bilirler. Mersin sahilleri ve koyları Türkiye'de ender bulunacak güzelliktedir. O anlamda hükümetin tezat içinde olduğunu düşünüyorum.

Çünkü neredeyse hiçbir yan etkisi bulunmadan milyarlarca dolarlık girdi sağlayan turizmin bu denli kolayca baltalanması acımasızca bir karardır. İşin yukarıda da kısaca değinmeye çalıştığım sağlık tarafını bir kenara bırakarak şunları söylemem gerekiyor: Hepimizin bildiği gibi Mersin turizmi Erdemli ile Anamur arasındadır. Akkuyu nükleer santral projesi ise tam bu coğrafyanın ortasındadır.

Zaten sadece özel girişimlerle küçük yollar alabilen Mersin turizmi bu şekilde baltalanmış olacaktır. Bu sadece Mersine değil vatana zara verecek bir davranıştır.
Bu noktada bu bölgenin insanı olan AKP’li vekillerin neden sessiz kaldığını insanlar bilmeli. Hatta bir önerim şudur ki, Ali Er, Zafer Üskül başta olmak üzere bu projeyi destekleyenlerin bu bölgeye heykelleri dikilmesi gerekir. Dikilmelidir ki; insanlarımızın geleceğini hangi milletvekillerinin! Destekleri ile yok edildiğini kavrayabilsinler.

Hükümet her şeye rağmen bu santralleri kurma konusunda kararlı görünüyor. Bilindiği gibi nükleer santrallerde ünitelerin soğutulabilmesi için bol suya ihtiyaç vardır. İllaki bir sahil kenarına yapılacaksa bu santral neden İskenderun, Karataş, Van, Artvin gibi turizmin ölü noktalarına düşünülmüyor? Bu ayrı bir soru işaretidir.

Biz Mersinliler yıllarca doğru dürüst bir devlet yatırımın bu kente yapılmasının özlemini çektik. Mersin hep sahipsiz bir kent olarak varlığını sürdürdü. Kendi tuzu ile kavruldu, emekleyerek büyüdü. Bu noktada şunu açık yüreklilikle söylemek istiyorum. Eğer bu kente yapacağınız yegâne devlet yatırımı Akkuyu nükleer santrali ise istemiyoruz bu yatırımı. Yıllardır nasıl sahipsiz bıraktıysanız devam edin Mersini görmezden gelmeye!

Nükleer santral Türkiye’de hiçbir bölgeye yapılmamalıdır. Başta rüzgar enerjisi olmak üzere alternatif seçenekler değerlendirilmelidir. Bu sadece Mersini etkileyecek bir olay değildir.

Bu noktada Mersinli olsun ya da olmasın tüm çevrecilere ve vatanseverlere önemli bir iş düşüyor. Mersin nükleer çöplük olmamalıdır. Vatan elden gitmeden uyanma vaktidir.

Bu yazı Güneyde İmece Gazetesinde 23.02.2008 tarihinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: