4 Ocak 2013 Cuma

Mersin... Sen bunu hak etmiyorsun!

Fotoğraflar Karacailyas civarlarından çekilmiştir.
Adana’yı Mersin’e bağlayan ana cadde, yani D-400 karayolu.
Kimine göre Mersin’in girişi…
Bana göre ise tam ortası.
Şu anki yasa itibari ile Huzurkent-Tece arasının Büyükşehir sınırları kabul edildiğini düşünürsek, Huzurkent ile Karacailyas arası yaklaşık 15 km

Bu caddeden on binlerce araç geliş gidiş yapıyor.
Nakliye başta olmak üzere birçok lojistik, sanayi ve ithalat firması bu cadde üzerinde.
Yollar pislik içinde. Refüjlerde hayvanlar otlatılıyor. Otlar büyümüş, palmiyeler bakımsız. 
Ne Akdeniz ilçesi ne Büyükşehir bu rezalet karşısında kılını kıpırdatmıyor.
İnsanlar duyarsız..
Mersin bakımsızlık içinde tarihinin en kötü yönetimi ile karşı karşıya.
Mersin bu görüntüleri asla hak etmiyor…












29 Temmuz 2010 Perşembe

Kayıp Çocukluk

Bir insan yaşamı kısaca nasıl nitelendirilir, nasıl ifade edilir?
Denilir ki; doğdu, şu okullarda okudu, şu işlerde çalıştı, şu şehirde öldü.

Çocukluk yıllarında... diye başlayan başka insanlara ait biyografileri okuduğu zaman hüzünlenir mi insan?
Kıskançlık denilebilir mi bu hüzne?

Bir çocuk...
Doğup hemencecik büyür mü?
Büyür. Yakından tanığım buna.

Çocukluk yıllarının ne ifade ettiğini bilmeden geçip giden yıllara tanığım.
Akranları yolda, sokakta oyun oynarken, bir tamircinin yanında çıraklık yapan bir küçük ömrün büyümesine yakından tanıklık ettim.

Akranları çizgi film izlerken, o küçücük boyu ama büyük hayallerle ustasını izliyordu.

Akranları futbol maçları yaparken o ya dükkanının önünü süpürüyor, ya da bir arabanın motorunu temizyiyordu...

Teksas, Tommiks okurken akranları...
O cebinde taşıdığı köşe yazılarını okuyordu gizlice...

Öğlen uykusundan uyandığında bazen öğlen yemeğe götürüyordu onu, küçük adımları..

Akranları babasınıa cilvelerle her istediğini aldırırken,
o çıraklık parası ile evine bazen peynir, bazen zeytin alıyordu,
Nazım Hikmet kitaplarını, Varlık dergisini, Milliyet gazetesini bir çırpıda okuyordu.

Keşke demekten hep uzak durdu.
keşkeler yorar insanı diyerek.
Pişmanlıkların, geçmişi hepten silemeyeceğini bilerek..
Ve yarınlar için iyi hayeller beslemek gerektiğini düşünerek.

Baba hasreti ile gözyaşı dökerken çocukluk yaşamayan tamirci çırağı,
akranlarının babasına döktüğü şımarık çocuk gözyaşlarını kıskanmıyordu.
Çünkü herkes üzerine yazılmış olan hayatı yaşardı.
Biliyordu ve hep iyi günlerin özlemi ile büyüdü.

Büyüdü ama.
Kayıp bir çocukluk özlemi hep içinde kaldı.
Geçip giden bu ömrün yakından tanığıyım.

25 Haziran 2009 Perşembe

Mersin’e Termik Santral Sinop’a Üniversite

Mersin, kendi coğrafik ve kültürel kaynaklarının verdiği özellikleri ön plana çıkararak ve devlet desteği olmadan tamamen kendi dinamikleri sayesinde geleceğe ilişkin üç temel konunun Mersini geleceğe taşıyacağına karar verdi.

Turizm, lojistik ve tarım ve tarıma dayalı sanayi.

Tüm bunlar gerçekleşirken ne yazık ki, hiçbir aşamada devlet desteği görmedi.
Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan geldi… Tarım Bakanı geldi… Turizm Bakanı geldi… Kürşat Tüzmen zaten hep buradaydı… Ta ki seçim kaybedene kadar!

Seçime kadar buradan ayrılmayan, denizde yüzen, maç izleyen, fuar açılışı yapan, top oynayan, sorunlarla ilgilenen Kürşat Tüzmen seçimden sonra ortalarda görünmüyor.
Bu kendisine oy veren ve inanan Mersinliye hakarettir.

Kürşat Tüzmen dışındaki bakanlar da hep Mersine ilgi duyar gibi göründü.
Turizm bakanı Mersin turizminin ön plana çıkacağını söyledi, Sağlık Bakanı hastane, Ulaştırma Bakanı Havaalanı sözü verdi… Ve hepsi MTSO liderliğinde düzenlenen ve valilik tarafından çalışmalarına hız verilen RIS Mersin projesinin üç etkisinden mutlaka bahsederek başladılar konuşmaya. Yani ya turizmi ön plana çıkardılar, ya tarım veya lojistiği…

Fakat hiç biri Mersin için kılını kıpırdatmadı.
Hatta tam tersi kendi kendilerine çelişir hale geldiler.

Turizm’den bahseden ve turizm sezonunu Mersinde açan, tarım ve öneminden bahseden bakanlar Mersin’in tarımsal bölgesinin yakınlarına ve turizm bölgesinin göbeğine nükleer santral kurmak için girişimlerde bulundular.

Sonra ortaya bir Sinop lafı atıldı. Karadeniz lobisi buna şiddetle karşı çıktı. İbre Mersin’e döndü. Cılız tepkiler verildiyse de hükümet Mersin’de karar kıldı ve tepkilere kulak tıkadı. Hatta bu konuda türlü engeller çıksa da ısrarcı oldu.
Hükümetin Mersine termik santral kurma konusunda neden ısrarlı olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan teşvik yasasını da inceleyince Karadeniz kentlerinin kayırıldığı net olarak karşımıza çıkıyor.

Akşam gazetesinden İsmail Küçükkaya cumartesi günkü yazısında “Başbakan Erdoğan YÖK Başkanı'na 'Anadolu'da bir şehri, mesela Sinop'u bir üniversite şehrine dönüştürelim' talimatı vermiş. Özcan'ın, 'neden Sinop?' sorusunu da şöyle cevaplandırmış: 'Sinop çok yeşil bir şehir, üç tarafı da denizle çevrili, potansiyeli yüksek, güzel bir üniversite şehri olur.' Dün itibarıyla YÖK bürokratları bu konuda çalışmalara başlamış durumdalar.” yazıyor.
Yani nükleer santral kurulmaktan vazgeçilen! Sinop için hükümet iyi şeyler düşünüyormuş meğer!

Sinop yerleşke kent olacak… Mersin ise termik santrallerle boğuşan bir kadersiz kent!
Mersin zaten Mersine sahip çıkmayan milletvekilleri sayesinde kadersiz bir kent iken, birde hükümetin termik santral ısrarı… Oysa hükümetin ısrarla termik santral kurmaya çalıştığı Akkuyu, yeşil ile mavinin buluştuğu doğa harikası bir yer… Sadece deniz değil yeşilde güzel buralarda…

Hep söylüyoruz. Mersin devletten hiçbir dönem destek görmedi ve gelişimini hep kendisi tamamladı. Sanırım bu kadar böyle sürecek…

Sinop için düşünüleni Mersinli kendi imkânlarıyla yapmalıdır. Mersini bir sağlık ve eğitim üssü durumuna getirirsek bu gereksiz inattan vazgeçilebilir. Özel Toros Üniversitesi açılıyor. Çağ Üniversitesi ve Mersin Üniversitesi zaten var. MTSO gayret etsin ve Mersin Teknik Üniversitesinin kurulmasını sağlasın… Erdemliye, Silifke’ye de yüksekokulları yaysın… Mersin kendi göbeğini kendisi kesmeye devam etsin.

Mersinli okuyor mu?

İMECE’DEN Seyrani Soluğan yine güzel bir gazetecilik örneği vererek “neden gazete okunmuyor?” Sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor.
Aslında uzun zamandır benzer bir konuyu kaleme almayı düşünüyordum.
Kafamdaki konu ile birleştirerek toparlamaya çalışayım.

Belki Seyrani Soluğan’ın araştırma ve röportajlarına da bu şekilde bir katkım olur.
Bana kalırsa soruyu geniş tutarak tekrar sormakta fayda var.
Bana göre soru şu: Bu kadar internet sitesi, yerel gazetesi ve yazar kadrosu olan 2 Milyonluk Mersinde. Aydınlar ve yazarlar okuyorlar mı?
Soru bana bu şekilde sorulursa cevabım kesinlikle şu olacaktır.

Hayır!

Bunu internet ortamında tespit etmek hiçte zor değil.
Neredeyse her internet sitesinde yazının altında okunma oranını gösteren sayı bulunuyor.

Hangi yazar olursa olsun bu sayı yazıya göre değişen istisnaları bir kenara bırakırsak 20-50 arası değişiyor.
Oysa yukarda da değindiğim gibi Mersinde yayın yapan internet sitesi, yerel gazete vb. iletişim aygıt ve basın kuruluşlarında görev alan yazar sayısı yüzlerle ifade edilebilir.

Yani?

Yani A gazetesinin yazarı B gazetesini okumuyor.
Veya C internet sitesindeki yazar, D sitesindeki yazarı…
Bunun ne gibi nedeni olabilir açıkçası bilmiyorum ama bana kendisini en iyi yazar görenlerin yaptığı kıskançlık gibi geliyor. Okursa rakibinin okunma oranı yüksele bilir!

Kendi yazısından başka yazıları okuma alışkanlığı bile olmayan yazarlar mevcut maalesef.

Ayrıca başka yazıları okumadan yazan bu insanlar kendilerini geliştirmek bir yana yeni fikirlere tamamen kapalılar.

Eğer kendilerini geliştirme gibi bir dertleri olsaydı…
Yıllardır yazdıkları yazılarındaki imla hatalarının farkına varırlar ve düzeltirlerdi.

Adamlar yıllardır neredeyse her gün köşe tutuyor fakat noktanın, üç noktanın, noktalı virgülün nasıl kullanıldığını bilmiyorlar veya dikkat etmiyorlar.

Kimisinde ise kendi imla hatalarını düzeltmek yerine Yılmaz Özdil özentiliği başladı.
Sanıyorlar ki en iyi yazan kendisi…
Sanıyorlar ki şiir gibi yazıyorlar!

Tuhaf bir durum ama bu Mersinde yayın yapan internet sitelerinin ve bayilerde bulunan İmece gibi bazı gazeteler hariç yerel gazetelerin neredeyse genelinde söz konusu.

İmece bu konuda önemli bir yol almış durumda…
Kısacası Mersinliden önce Mersinli aydın okumuyor.
Bu tespiti baştan yapalım.

Şimdi ise Seyrani Soluğan’ın sorusuna bir cevap arayalım…
Neydi Soluğan’ın temel sorusu: “Mersinli neden okumuyor?”
—Mersinli tüm Türkiye gibi internetin kolaylığını ve haber hızını fark etti.
—Mersinli her bayide bulunmayan ve sayısı yüzleri bulan yerel gazeteleri tanımıyor ve bilmiyor. Tanımadığı gazeteyi elbette okuyamıyor. Ulusal gazeteleri internetten takip etmeyi tercih ediyor.

—Mersinli bizzat ulusal gazete patronlarının ve yöneticilerin bir dönem hastalık haline gelmiş olan “gazete sadece kupon için alınır” türü saçma bir duygunun esiri oldular. Ve kupon vermeyen gazeteyi almadılar. Bu alışkanlık etti.
—Mersinli liboşların, cemaatçilerin, ikinci cumhuriyetçilerin ve Amerikan gizli sempatizanlarının dayatmaları ve propagandalarından bıktılar. Çünkü Mersinliler cumhuriyete bağlı laik bir yapının unsurlarıdırlar.
—Yıllardır okudukları yazarların ve gazetelerin aslında ceplerini düşünen ve temel ilkelerden bile taviz veren kişiler olduklarını gördüler.

Bu söylediklerim (yeterince) okumama nedenleri arasında ilk sıralarda gelen seçenekler bana göre.

Ama girişte de değindiğim gibi Mersinli yazarlar okudukları zaman bu ister istemez Mersinli diğer okuyuculara da en azından internet ortamında yansıyacaktır.
Bu bir iddiadır.

Macit Özcan ile Aytaç Durak Farkı

Tahmin ediyorum hepiniz biliyorsunuzdur.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan “Çukurova Belediyeler Birliği Başkanlığına” seçildi.

Seçim sonrasında bir konuşma yapan Çukurova Belediyeler Birliği yeni Başkanı Macit Özcan, “Belediyelerin birbirleriyle uyum içinde çalışmasını sağlayıp, ortak projeler üreteceğiz” dedi.

Macit Özcan proje üreten ve ürettiği projeleri hayata geçirmeyi seven bir belediye başkanı…
Fakat yukarda alıntısını yaptığım sözüne katılmak mümkün değil.

Ne diyor Başkan Özcan: , “Belediyelerin birbirleriyle uyum içinde çalışmasını sağlayıp, ortak projeler üreteceğiz”.
Macit Özcan’ın bu sözlerini Aytaç Durak’a verilen “demokrasi dersi” olarak okumak da mümkün olabilir!

Aytaç Durak Belediyeler Birliği Başkanlığını 12 yıl boyunca yaptı.
Tahmin ediyorum AKP hükümeti ile arası açılmasaydı da bu görevini asla bırakmazdı!

Görev yaptığı 12 yıl boyunca Mersin için hiç bir proje üretmedi.
Bırakın proje üretmeyi, havaalanı başta olmak üzere Mersinin gelişmesini sağlayacak birçok projeyi engellemeye çalıştı.

Kendisine en iyi cevabı geçtiğimiz yıl bugünlerde ölen rahmetli Kadri Şaman vermişti.
“Aytaç Durak Mersini Adana’nın bir ilçesi olarak görmekten vazgeçmelidir”

Asla vazgeçmedi.
Hatta ilçe olarak bile görmedi.

Bir büyükşehir başkanı, bir Belediyeler Birliği Başkanı olduğunu unutup, sıradan bir Adanalı gibi davranarak Mersine laf yetiştirmekten geri kalmadı.
Farkında mısınız bilmiyorum ama belediye Birliği seçimlerini konu alan fotoğrafta neredeyse tüm üyeler ellerini kaldırmış oy verirken Aytaç Durak ellerini bağlamış bekliyordu.

Bu fotoğraftan anlaşılan Durak’ın, Macit Özcan’a oy bile vermediğidir.
Tamam, Aytaç Durak’ın Macit Özcan gibi olmasını kimse bekleyemez.

Ama Macit Özcan, Aytaç Durak gibi davranmayı öğrenmelidir.
Macit Özcan hala Mersin Büyükşehir Başkanıdır ve bu kentin daha iyi yerlere gelmesi için yapılacak daha çok iş vardır.

Başkan Özcan, bu görev ile kendisinin birçok projesinin daha kolay hayat bulmasını sağlayabilir.

Kısacası başkan Özcan önce Mersin başkanı olduğunu unutmamalı ve projelerde öncelik Mersin olmalıdır.

Bu şekilde kendisinin Mersine katkıları daha iyi anlaşılır ve daha çok kişi tarafından takdir şansı yakalanabilir.

Mersin için hedeflediği projeleri hayata geçirebilmiş ve daha güçlü bir Macit Özcan çıkabilir karşımızda diğer seçimde.

Bu görev hem Mersin hem de Macit Özcan için bir reklam aracı olacaktır.
Değerlendirmek lazım.

Kendini Eğitime Adamış Bir Gönül İnsanı

Size bir gönül insanından bahsetmek istiyorum.
Kendisi “zamanında” DSP Seyhan ilçe başkanlığı yaptı.

Rahşan Ecevit ve cenahının parti işlerine karışmasına kızmasaydı ve birçokları gibi “mış gibi yapsaydı” herkes geleceğin milletvekili olarak görüyordu kendisini.

Yalakalık yapmadı ve bildiği yoldan şaşmadı.
Kendisini eğitime adadı.

Adana’da kurulan ve daha sonra Mersine de şube açan Doktor Kazım Çetin Dershanelerini yönetti.
Onu Mersin eğitim camiası Doktor Kazım Çetin Dershanelerinin yöneticisi olarak tanıdı.
Sonra kendi yolunu çizdi.

Alçakgönüllü ve mütevazı tavrı ile her öğrencinin arkadaşı olabilmeyi başaran bu eğitim insanı Mersinlidir ve hale Mersinde dershane işletmeciliği yapmaktadır.

Önüne gelenin dershane açtığı günümüzde bu yığılmışlıktan Mersinde nasibini alıyor.
Malum bu işler artık koskoca Test Teknik Dershanesini bile kapattıracak noktaya geldi.

Üstelik trilyonluk bütçelere sahip İstanbul dershaneleri ile rakip olmak hiçte kolay değil!
Yanlış Milli Eğitim politikalarının sayesinde her öğrenciyi “sağılacak inek” gibi gören dershanelerin sayısını tam olarak bilmek mümkün değil.

Her gün bir yenisi açılıyor.
Son yıllarda büyük ve ünlü dershanelerin durağı oldu Mersin…
Buna rağmen inatla ayakta tutuyor ve sürdürüyor eğitim aşkını.

Sırf bu yüzden bile, yani trilyonluk İstanbul dershanelerinin, dershane çöplüğüne çevirdiği Mersinde mütevazı bütçesi ile ayakta duruyorsa Işın Dil Kursu, Alptekin Esmen büyük bir eğitimcidir.

Mersin Atatürk Caddesinde Ulu Cami bitişiğindeki Cemak iş merkezinin son katında Işın Dil Kursu’nu işletiyorken bu mütevazı eğitim yuvasını genişletiyor ve hizmet alanını farklı alanlarda kurslar açarak büyütüyor.

Mersinde ilk “Avcılık Kursu” açan insandır kendisi…
Bilgisayar Kursu’nun yanında Etüt Merkezi açarak yüzlerce öğrenciye “doğru düzgün” eğitim vererek Atatürkçü bir nesilin yetişmesine yardımcı oluyor.

Eğitim ile ilgilenen her insanın Alptekin Esmen ile mutlaka tanışmasını tavsiye ederim.
Sınav atına döndürülmüş her öğrencinin Alptekin Esmen’in bilgilerinden faydalanmasını şiddetle öneririm.

Çünkü o karşılıksız bilgi paylaşımının ve en doğru ideallerin ışığıdır.
Kendisi bilgi ve birikimini paylaşırken mutlu olduğu yüzünden anlaşılan ender insanlardandır.

Alptekin Esmen ile tanıştığınızda ve onun eşsiz bilgisinden yararlandığınızda eğitimde ve günlük hayatta “paranın” birinci planda olmadığını, amacın gerçekten bilinçli bir nesil yetiştirmek olduğunu göreceksiniz.

Kısacası Alptekin Esmen “adam gibi” adamdır.
Mersin halkı ve Mersin eğitim camiası bu adamı daha yakından tanımalıdır.

Masa başı haberciliği Mersin’e zarar veriyor

Mersin'de yayın yapan bazı gazete ve internet sitelerini anlamak mümkün olmuyor.
Mersin Yapı Fuarının tam istenen ziyaretçi beklentisini karşılamaması bazı arkadaşların ekmeğine yağ sürmüş olmalı.

Mersindeki organizasyonları başarısız göstererek “büyük habercilik” yaptıklarını düşünen bu arkadaşlar aslında Mersine ne kadar zarar verdiklerini görmüyorlar.

Aslında tam olarak ne yapmak istediklerini kendileri bile bilmiyorlar.
Oturuyorlar masa başına ve yazıyorlar.
Hepsi bu.

Aynı arkadaşlar yapılan fuarların ilgisizliğini ispat için olur olmaz saatlerde fuarın boş görüntülerini yayınlıyorlardı.

Geçtiğimiz günlerde oturup yazdıkları haberlerden birisinde Mersinde iki fuarın birden iptal edildiğini yazdılar.

Güneyde İmece Gazetesinde 28 Mayıs tarihinde yayınlanan habere göre “Forza Fuarcılık ve Organizasyon Hizmetleri A.Ş. Genel Müdürü Medeni Hacıimamağaoğlu tarafından yapılan ve haberi yayınlayanlara yönelik sert ifadelerin de yer aldığı yazılı açıklamada, “Mersin’de bu ay içinde yapılacak bir fuarımız yoktu.
30 Eylül–4 Ekim tarihleri arasında yapacağımız Mersin Home Fuarı’nı, katılımcılardan gelen talep doğrultusunda konseptini geliştirerek, MEÇEF’09-Mersin Mobilya, Halı, Evlilik, Çeyiz Fuarı olarak 24 Ekim–1 Kasım tarihine aldık.

Ve üstelik Mersin’e bu yıl yeni bir fuar daha kazandırıyoruz, MERBİL-Mersin Bilişim ve İletişim Fuarı. Bu ertelemeyi, tüm katılımcılarımıza bildirdiğimiz ve zaten katılımcılardan gelen talep üzerine yaptığımız için, ortada mağdur filan bulunmamaktadır. Üstelik daha önceden hiçbir firma ile sözleşme yapılmadığından, mağduriyetten söz etmek mümkün değildir” denildi.

İptal söz konusu değil. İptal edildi dedikleri ve neredeyse zil takıp oynayacakları fuar ise MOGE Fuarı… Yani Mersin Ortadoğu Petrol, Doğalgaz, Petrokimya, Boru Hatları Ve Taşımacılık Fuarı…

www.mogefair.com sitesinde yapılan açıklama şöyle: Mersin’de 4-7 Haziran 2009 tarihleri arasında düzenlenecek olan MOGE-Ortadoğu Petrol, Doğalgaz, Petrokimya, Boru Hatları ve Taşımacılık Fuarı, enerjinin aktörlerini buluşturmaya hazırlanıyor. Fuara Enerji Bakanlığı da tam destek veriyor.
Fuar, 10.000m² kapalı, 30.000m² açık alanda, Enerji Bakanlığı’nın da desteğiyle, Ceyhan’a en yakın ve fuar için altyapısı en elverişli yer olan Mersin’de Yenişehir Fuar Merkezi’nde 4-7 Haziran 2009 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Ceyhan’a en yakın.
Fuar için altyapısı en elverişli yer…
Ne güzel cümleler bunlar. Üstelik Enerji Bakanlığı destekliyor. Fakat içimizdeki bazı kalemşörler desteklemiyor.

Sayın Hacıimamağaoğlu’nun açıklamalarından öğreniyoruz ki, fuara katılacak yabancı bakanların program çakışmasından dolayı fuar Kasım ayına alınmış.
Yani bu fuar iptal edilmemiş, ileri tarihe anlaşarak alınmış.

Kente önemli getirim sağlayan fuarcılık sektörünü yanlış bilgilerle veya başka amaçla karalamaya çalışmak, Mersin’e zarar vermekten başka bir şey değildir.
Bunu yapmak ne habercilik ne de gazeteciliktir.

Bu olsa olsa insafsızlıktır.

Mersinde fuar sektörünün hareketlenmesi ile aslında Mersin hareketlendi.
Kente yeni konuklar geldi. Oteller yeni konukları misafir etti.
Lokantalar, taksiler yeni müşterileri ağırladı.

Hatta Mersine gelen konuklar Mersinin yerel gazetelerini okudular, televizyonlarını izlediler.
Sayın Hacıimamağaoğlu’nun yaptığı açıklamanın son sözü sözde Mersinliler ve Mersindeki masa başı gazeteciler için ders niteliğindedir.

“Eğer birileriyle bir hesaplaşmanız varsa, bunu bizim üzerimizden, kente zarar vererek yapmayın. Bu kent bizim olduğu kadar sizindir de.”

Masa başında oturarak ve belki de bir türlü hesaplaşamadıkları kent yöneticilerini başarısız göstermek adına yazdıkları haberleri yayınlamadan önce Forza Fuarcılık Genel Müdürü Medeni Hacıimamağaoğlu’nun yaptığı açıklamayı okumalarını tavsiye ederim.

SON SÖZ: Mersinde fuar sektörü başarılıdır. Yapı Fuarındaki zayıf halkaları görenler İstanbul’da iptal edilen fuarları görmelidir. Mersin hepimizin.

Atatürk ne demiş? Mersinliler Mersine sahip çıkınız!