25 Haziran 2009 Perşembe

Esnafın yaşam sorunu (1)

Güneyde İmece Gazetesi, bir süredir önemli bir duyarlılık örneği gösteriyor.
Yazı dizileri ile esnafın sorunlarını inceliyor, sektörün önemli isimleri ile röportajlar yapıyor.

Dernek ve oda başkanlarının çözüm önerilerini öğreniyor. Son olarak itina ile hazırlanmış bir esnaf ekini okurlarına ücretsiz dağıttı.
Yıllar öncesine kadar her mahallede en az bir bakkal vardı ve adı mahalle bakkalıydı. Mahalleli o bakkaldan alışveriş yapar, evine ekmeğini ve birçok ihtiyacını buralardan karşılardı.

Peki, ne oldu da bu mahalle bakkalları bir anda yok oldular. Sanırım bunu açıklamak için detaylı analizler ihtiyaç vardır. Ancak bu analizleri yaparken objektif eleştirilere de açık olmak gerekmektedir.

Kim ne derse desin esnaf ekonominin temel taşıdır. Bugün birçok kurumda yöneticilik yapan, oda başkanlığı, dernek başkanlığı hatta siyaset yapanlar esnaf çarkından geçmişlerdir.

Bu insanlar esnafın sorunlarını çok daha iyi bilirler, bilmeleri gerekmektedir.
Esnaf yaşam savaşı verirken bu temsilciler kendi siyasi geleceklerini hayal edemezler. Günümüzde müşteri ilişkileri çok önemli noktadadır.

Güler yüz ve samimiyet müşterinin ucuzluktan daha önce aradığı özelliklerdir. Güneyde İmece’nin yazı dizisinde röportajı yapılan dernek ve oda başkanlarını teşhis koyarken ve esnafın durum tespitini yaparlarken zaman zaman objektiflikten uzaklaşmış gördüm. Topu büyük alış veriş merkezlerine atmak çok kolaydır.

Evet, esnafı ciddi oranda etkilemişlerdir. Etkilemeye devam ediyorlar. Ancak esnafın işlerinin kötü gidişinde, kar oranının düşmesinde veya iflasında tek etkili ve suçlu bu alış veriş merkezleri midir? Esnafın suçu kabahati yok mudur?

Herkesin kabul ettiği bazı gerçekler var. Bu gerçeğin temeli paraya dayanıyor. Ancak paranın dışındaki etkenler para kadar önemli. Türkiye’de bugün birçok esnaf babadan kalma teknik ve bilgilerle ekmeğini kazanma peşinde. Ne kendini yeniliyor ne iş yerini.

Uzaklardan değil kendimden bazı örnek vermek istiyorum. Mersin Merkezde bir kafeterya: Öğle saatleri veya biraz daha geç. Atıştırmak için simit tarzı şeyler istiyorum ve soruyorum: Taze mi? Aldığım cevap taze ağabey çok taze. Yemek için çıkardığım simit ve poğaça görüyorum ki en az dünden kalmaymış.
Bu esnaftan ben daha kaç alış veriş yaparım?

Bana, “sabah geldi, çok taze değil” dese, dürüstlüğüne inanarak alırım. Ancak esnaf arkadaş bunu yapmıyor! Başka bir konuda iki örnek: Mersin uzun yıllardır turizm kenti olmak istiyor. Ve bence fazlasıyla hak ediyor. Ancak turizmci esnafımızın ciddi bir eğitimden geçmesi gerektiğine inanıyorum.

Yıllar önce konuyla ilgili bir yazımda bu iki konuyu örnek olarak vermiştim. Olay, iki ayrı zamanda geçiyor. Alanya’yı gezmek ve görmek için gidiyoruz. Yol üstünde bir otele uğruyor ve oteli gezmek istediğimizi söylüyoruz.

Otelin lobisinde bizi karşılayan güler yüzlü orta yaşın üstünde bir kişi bize yardımcı oluyor. Oteli gezdiriyor. Otel hakkında fiyat ve bilgi veriyor. Öğreniyoruz ki bu kişi otelin sahibiymiş.

Başka bir yıl (genellikle olduğu gibi) Mersin’de tatil yapmayı istiyoruz. Susanoğlu’nda bir apart otele uğruyoruz. Odayı görmeyi istediğimizi söylediğimizde otel sahibi olduğunu öğrendiğimiz kişi oturduğu yerden uzaktaki yardımcı personele bize oteli gezdirmesini söylüyor. İşte size iki otel işletmesi arasındaki fark, aradaki fark bu kadar açık...

Turizm konusundaki ikinci örnek çok daha üzerinde düşünülmesi gereken bir örnek... Pinepark’a bir e-posta atmıştım. O mesajda kısaca, “Bu kadar güzel bir tesisiniz var, neden reklâm yapmıyorsunuz” diye sormuştum.

Aldığım cevap kısa ve öz olarak “Bizim reklâma ihtiyacımız yok” şeklindeydi. Bugün onlarca yüzlerce birinci sınıf otel, beş yıldızlı otel ve tatil köyü reklâma ihtiyacı olduğu için mi reklam yapıyor sanıyorsunuz?

Bu işletmecilik farkıdır! Yine aynı tesis başka bir örnek: Benim tanıdığım bir öğretmen çift Pineparka uğruyor ve “tesisiniz çok güzel hem gezmek tanımak hem de bir çay içip tanışmak istiyoruz” diyor.

Aldıkları cevap “Siz şurada oturun ben size çay getireyim” oluyor. Oysa bu insanlar çayı her şekilde ve her yerde içebilirler. Bu örnekler o kadar çok çoğaltılabilir ki… Yukarda da dediğim gibi eleştiriler objektif yapılmalı ve suç ve hata ortaya çıkmalıdır.
Diğer yazıda devam…

Hiç yorum yok: